Kızıl Bayrak'tan...
İçerisinden geçtiğimiz şu günlerde birleşik mücadele ihtiyacı giderek artıyor. Çünkü sermaye ve hükümeti eliyle işçi sınıfına kapsamlı saldırılar yöneltiliyor. Bu saldırılar bir bütün olarak işçi sınıfını ve emekçileri vuruyor. Sermaye tüm yüklerinden kurtulmak, kadın ve çocuk emeğini daha fazla kullanmak, serbest sömürü bölgeleri yaratmak ve ücretleri daha da düşürmek istiyor. Hükümet de ona istediklerini tek tek değil “torbayla” vermeye hazırlanıyor. Deyim uygunsa işçi ve emekçilerin canına okuyacak bu saldırı torbasının içeriğine ilişkin ayrıntıları sayfalarımızdan bulabilirsiniz.
Saldırı böylesine kapsamlı ve şiddetli olduğu için harekete geçme ihtiyacı da yakıcı hale geliyor. Bu nedenledir ki ileri sendikal güçler ile doğrudan saldırının birinci dereceden muhatabı sınıf bölükleri eylemlere başlamış bulunuyorlar. Belediye işçilerinin yaygın sayılabilecek eylemlerinin ardından DİSK de İzmir’de bir miting gerçekleştirdi. Tüm yetersizliklerine rağmen konfedarasyon düzeyinde saldırı programına karşı bu düzeyde bir eylem gerçekleştirilmesi, mücadelenin bundan böyle ilerletetileceği mecra hakkında bir fikir vermektedir. Belirtmek gerekiyor ki önümüzdeki hafta sonu da İstanbul’da Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu alanlara çıkacak.
Fakat yumurta kapıya dayandıktan sonra başlatılan bu eylemler ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. Çünkü bu düzeydeki kapsamlı saldırıları göğüslemek sınıfın birleşik-militan eylemiyle mümkündür. Esasında da genel grev-genel direniş düzeyinde bir mücadele gücünü ortaya koyabilmek şarttır. Ancak üst kademe bürokratlarının kıllarını kıpırdatmaması, alt kademe yöneticilerin ise büyük ölçüde uzun zamandır bu havaya kendilerini kaptırması ve gerekli hazırlıkları yapabilecek bir iradeye sahip olmaması, mücadele görevlerinin üstesinden gelmeyi zorlaştırıyor.
Yine de sınıf mücadelesinin güçlü gelişme dinamiklerine sahip olduğu gerçeğini unutmamak gerekir. Canı yanan işçi ve emekçiler, harekete geçme zamanının geldiğine kendilerini inandıracak bir güçlü mücadele kanalı açıldığında dalga dalga ileri çıkacaklardır. Böyle olacaktır, çünkü işçi sınıfı ve emekçiler için çalışma ve yaşam şartları dayanılmaz boyutlardadır ve sermaye yeni saldırılarıyla da gösterdiği gibi daha fazlasını istemektedir. Bu nedenle görev böyle bir kanalı açabilmektir. Siyasal ve sendikal alanlarda ortaya konulacak çaba öncelikle bunun üzerinde yoğunlaştırılmalıdır.
Bu bilinçle ortada duran mücadele görevlerini üstlenmek durumundayız. Yeni bir çalışma ve mücadele temposu içerisine girdiğimiz şu koşullarda bunu yapabileceğimizden de kuşku duymuyoruz. |